5271 Sayılı CMK’da Düzenlenmekte Olan
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI (CMK md. 231)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun Türk hukukunda uygulanmaya başlanması, 03.07.2005 tarih ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile olmuştur. HAGB kurumunun ilk oluşturulma amacı suç işleyen çocuklarımızı yeniden topluma kazandırmaktır. İlk olarak suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulama alanı bulan bu kurumun, yetişkin sanıklara ilişkin uygulanması da 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı değişiklik ile olmuştur.
Ceza Muhakemesi Kanunumuz hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını ‘’Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder’’ şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre; hakkında HAGB kararı verilen sanık hakkında yapılan yargılamada mahkeme mahkumiyet yönünde bir karar vermiş olmasına rağmen, Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesinde sayılan koşullar gerçekleştiği takdirde mahkumiyet hükmünün askıda kalmasını ifade etmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuyla elde edilmesi beklenilen amaç çocukların ve yetişkinlerin yeniden topluma kazandırılabilmesi ve ıslahıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, Türk hukuk sistemine ilk defa 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun (ÇKK) 23. maddesiyle girmiştir. 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 23. maddesiyle ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m. 231’e eklenen 5 ila 14. fıkralar ile çocuk olmayanlar yani yetişkinler hakkında da kabul edilmiştir.
Yetişkin sanıklar bakımından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, başta yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak ve bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına hükmolunan haller bakımından kabul edilmişken; CMK’nın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezasına hükmedilen hallerde de uygulanabilir hale getirilmiştir.
Görülmektedir ki, mevcut kanunumuzda çocuk suçlular ile yetişkin suçlular için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için aynı koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için maddede belirtilen kanuni koşulların oluşması ve buna göre karar verilmesi gerekir. Kanuni koşullar 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 231. Maddesinin. 5. Ve 6.Fıkralarında sayılmıştır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin somut davada uygulanıp uygulanmayacağını hakim herhangi bir talep olmadan re’sen değerlendirmelidir. Yargıtay’a göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği takdirde, mahkeme bu kararına yeterli ve kanunu bir gerekçe göstermelidir. ‘’CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceği değerlendirilirken, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olup olmadığı, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılıp varılmadığı ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilip giderilmediği hususlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmemiş olması… bozmayı gerektirmiştir.”
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanık hakkında CMK md. 231’de belirtilen şartların tamamının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede belirtilen şartların hepsinin gerçekleşmesi halinde mahkeme tarafından sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilme olanağı doğacaktır.
Yargıtay’a göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ancak mahkumiyet hükmü hakkında verilebilir. Bunun gereği olarak CMK’da ‘’hüküm’’ olarak olarak bahsedilmişse de bu ‘’mahkumiyet’’ hükmü olarak kabul edilmelidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun beraat hükümlerine uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
‘’ İnfaz olunmuş cezalar yönünden de şartları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği gözetilmelidir.’’ Yargıtay’a göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, koşulları varsa, mahkumiyet kararları ve hatta infaz edilmiş hükümlere de uygulanması zorunlu bir kurumdur.
Sanık hakkında üzerine atılı suç nedeniyle yapılan yargılama sonunda, TCK.nun 61. maddesinde sayılan haller göz önünde bulundurularak suçun kanuni tanımında öngörülen hapis cezasının alt ve üst sınırı arasında mahkemece temel ceza belirlenip somut olayda var olan gerekli artırım ve indirim maddeleri uygulandıktan sonra, hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya doğrudan hükmedilen adli para cezası ise, CMK.nun 231. maddesinin 6. fıkrasında belirlenen şartların gerçekleşmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir.
CMK 231/5 hükmüne göre hükmolunan ceza bakımından her bir suçta verilen cezanın türü ve miktarı ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
TCK sisteminde cezaların içtimaı kurumunda, genel kuraldan farklı bir özel düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının gerçekleşen her bir suç yönünden ayrı değerlendirilmesi zaruridir
Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması gerektiği için, sanık tarafından daha önce taksirle veya bilinçli taksirle işlenmiş olan suçlar, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesine engel değildir.
Aşağıdaki durumlarda da sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine bir engel yoktur:
Yargıtay, hükmün kesinleşmesinin gerekli olup olmadığına açıkça değinmemiştir. Ancak şu sonuca varmıştır: ‘’Hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın denetim süresi içinde işleyerek mahkum olduğu kasıtlı suç nedeniyle açıklanan hükümdeki cezanın ertelenmesine yasak olanak bulunmadığı gözetilmelidir.’’
CMK m. 231 f. 6 b bendi uyarınca ‘’ Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması’’ hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için bir başka şarttır.
CMK 231/6-b’de sayılan bu şartın oluşup oluşmadığının takdiri tamamen hâkimindir. Tabi ki, bu hususta hakimin sınırsız bir takdir yetkisi yoktur, hakim bu hususta keyfi davranmamalıdır. Hâkim bu şartın oluşup oluşmadığını değerlendirirken sanığın kişilik özelliklerini dikkate almalıdır. Hakim, bu hususta takdir yetkisini kullanırken; sanığın fiili gerçekleştirdikten sonraki pişmanlığını, sanığın eğitim durumunu, sosyal yaşantısını, toplum içindeki saygınlığını, psikolojisini, adli sicilini, ekonomik ve sosyal inceleme raporunu özenle değerlendirmeli ve bu değerlendirme sonucunda kararını vermelidir. Hakim, tüm benzeri durumları değerlendirdikten sonra verdiği gerekçeli kararında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kurumu uyguladıysa uygulama sebeplerini, uygulamadıysa uygulamama sebeplerini belirtmelidir.
‘’Sanığın sabıkasının olmayışı da dikkate alındığında CMK’nın 231. maddesinin uygulanması için gerekli objektif şartların mevcut olduğu gözetilerek, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarına göre, yeniden suç işleyip işlemeyeceği mahkemece değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.’’
Bu şart CMK m. 231/6-c’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre; “Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.”.
Zararı hemen giderecek durumda olmayan sanıklar hakkında CMK m. 231/9 hükmü düzenlenmiştir. Buna göre: “Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.”
Zararın giderilmesi düşüncesi, onarıcı adalet anlayışının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim onarıcı adalet anlayışı, suçla sebep olunan zararın onarılmasına ve gelecekte bir zarar verilmesi ihtimalinin azaltılmasına odaklanmaktadır. Onarıcı adalet bu hedefini, suçluları yaptıkları davranışların ve sebep oldukları zararın sorumluluğunu almak üzere teşvik ederek gerçekleştirir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından birisi de, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesidir. Burada uğranılan zarardan kast edilen maddi zarar olup, manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir.
Maddi zararın bizzat sanık tarafından yerine getirilmesi gerekmeyip, sanık adına onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından tazmin, aynen iade veya eski hale getirme suretiyle giderilmesi de olanaklıdır. Ancak herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli olmayan suçlar yönünden ise bu koşul aranmayacaktır.
‘’Sanığın mağdura yönelik eylemi neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu; bununla ilgili katılan tarafından sarfedilen en azından hastaneye gidiş geliş masraflarının ödenmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunulmadığı gibi şikayetçilerin şikayetinin devam edip sanıklar tarafından zararlarının giderildiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle sanıklar hakkında 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından olduğu kabul edilen suçun işlenmesiyle mağdurun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi şartının yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.’’
6008 sayılı kanun ile Ceza Muhakemeleri Kanunun 231. Maddesinin 6. Fıkrasına eklenen cümle ile birlikte bu şart pozitif hukukumuzda yerini almıştır. CMK 231/6’ya göre: ‘’Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” Bu düzenlemeye göre sanık kendisi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediği takdirde HAGB kararı verilemez.
Hâkim sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını sonuçlarının neler olduğunu açıklamalı bunun akabinde sanığa, hakkında HAGB kararı verilmesini kabul edip etmediğini sormalıdır.
“İncelenen dosyada sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçu nedeniyle meydana gelen somut bir zarar bulunmadığı ve kanaat oluşması nedeniyle cezasının ertelendiği de dikkate alınarak; sabıkası bulunmayan sanığın hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilerek hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulması gerektiği gözetilmeden, ‘‘talep etmediğinden’’ şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir”
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenip işlenmemesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılıp davranılmamasına göre HAGB’nin farklı sonuçları doğacaktır:
Hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilen kişi, yükümlülüklere aykırı davranırsa, bu hüküm mahkeme tarafından açıklanacaktır. Ancak mahkeme, bu konuda takdir yetkisine sahip olduğu bir tasarrufta da bulunabilir. Eğer mahkeme ilgili kişi açısından uygun görür ve takdir ederse, hükmü açıklamadan önce, somut vakıayı, sanığı ve geçen süre gibi hususları dikkate alarak sanığın mahkum olduğu cezasının yarısına kadar belirlediği bir kısmının infaz edilmemesine karar verebilir veya bunu yapmayıp, cezanın bir kısmının infaz edilmemesi kararı yerine, kanuni koşulları varsa TCK 51. Maddesi uyarınca sanığın cezasının infazının ertelenmesine karar verebilir. Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
CMK m. 231/8, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur.” Bir diğer anlatımla, mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından sonra sanık hakkında denetim süresi belirlemesi zorunlu tutulmuştur. Bu süre CMK m. 231/8 uyarınca, yetişkin sanıklar için beş yıl olmakla birlikte, ÇKK m. 23 uyarınca suça sürüklenen çocuklar için üç yıldır.
Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.
“Denetimli serbestlik: Şüpheli, sanık veya hükümlünün toplum içinde denetim ve takibinin yapıldığı, iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması için ihtiyaç duyulan her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı alternatif bir ceza ve infaz sistemini, … ifade eder.”
CMK m. 231/8 hükmüne göre sanığın beş yıllık (suça sürüklenen çocuklar bakımından üç yıllık) denetim süresi içerisinde bir yıldan fazla olmamak kaydıyla mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri olarak:
Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur
CMK m. 231/13 uyarınca “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir. Hükmün özel sicile kaydedilmesi, esasında sanıklık sıfatı devam eden ve hakkında kesin hüküm verilmemiş sanığın suçsuzluk karinesinden yararlanmasını sağlayarak onu mahkûmiyet hükmünün hukuki sonuçlarından korumaktır.
Adli Sicil Kanunu’nun 6/1. Hükmüne göre ‘’kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak mahkeme, hâkim, askerî hâkim, Cumhuriyet Başsavcılığı veya askerî savcılık tarafından istenmesi halinde verilmek üzere kaydedilir.’’
Yargılama giderleri CMK m. 324 vd. düzenlenmiş olup yargılama giderlerinin ne olduğu CMK m. 324/1’de belirtilmiştir. Bu hüküm uyarınca “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.”
CMK m. 325’te ‘’ (1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir. (2). Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.’’ Denilerek sanık hakkında HAGB kararı verildiği takdirde yargılama giderlerine sanığın katlanacağı belirtilmiştir.
Bu hususta Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararına göre “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bir beraat hükmü olmayıp, yapılan yargılama sonunda eylemin suç ve sanığın suçlu olduğu tespit edilmekte ve bir mahkûmiyet hükmü kurulmaktadır. Mahkûmiyet hükmü mevcut olmakla birlikte sanığın kabulüyle sanık ile ceza arasındaki bağlantı belirli şartlarla kesilmekte ve açıklanması askıya alınmakta, geri bırakılmaktadır… hükmün … açıklanmasının geri bırakılmasının bir beraat kararı şeklinde değerlendirilmesi ve bir beraat kararı sonuçlarını doğurması beklenemez. …Yasakoyucunun takdir yetkisi kapsamında ilk defa suç işleyen ve suçu sabit görülen kimseleri toplum barışını sağlamaya yönelik olarak hükümlü olma süreci dışına çıkaran hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında yargılama giderlerinin sanığa yükletilmesine ilişkin itiraz konusu kuralda, Anayasa’da belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı bir yön bulunmamaktadır… Hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduktan sonra sanığın kabulüyle verilen ve kanun yoluna başvurmanın mümkün olduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında, yargılama giderlerinin sanığa yüklenmesine ilişkin itiraz konusu kuralda eşitlik ilkesine aykırılık yoktur.’’ denilerek HAGB kararının beraat hükmü olmadığını, bu sebeple HAGB kararı verilmesi sonucunda yargılama giderlerine sanığın katlanması gerektiğini belirtmiştir.
CMK m. 231/12’e göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. CMK m. 268/1’de belirtilen usul, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazın incelenmesinde de uygulanacaktır. Kanunda yazılı olan haller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009 yılında verdiği kararında ‘’İtiraz konusu, kararı veren mahkeme ya da inceleme merciince ancak, mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının koşullarına ilişkin ve CYYnın 231/6. maddesinde belirtilen koşulların tartışılıp tartışılmadığı ve tartışıldı ise verilen kararın hukuki yerindeliği ile sınırlıdır. İtiraz merciinin suçun sübutuna ilişkin değerlendirme yapma yetkisi bulunmamaktadır……İtiraz yasa yolunda, mahkumiyet hükmüne yönelik inceleme yapılamayacağından dolayı mahkumiyet hükmünün temelini oluşturan; suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı, suçun sübut bulup bulmadığı, suçun niteliği, noksan kovuşturma olup olmadığı, hakimin takdir yetkisini yasaya uygun olarak kullanıp kullanmadığı, kanun maddelerinin uygulanması ve cezanın hesaplanması sırasında hata yapılıp yapılmadığı gibi hususlar incelenemez ve bu hususta bir karar verilemez.’’ Denilmekle itiraz merciinin sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleme yetkisi olduğunu, suçun sübutu hakkında incelemede bulunamayacağını belirtmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.1.2013 tarih ve 2012/10-534 E. 2013/15 K. Sayılı Kararı ile 3.2.2009 tarihli, E.2009/4- 13, K.2009/12 sayılı kararındaki görüşünü tamamıyla değiştirmiştir. Bu karara göre:‘’İtiraz kanun yolu incelemesinin kapsamına ilişkin olarak; İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK’nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir. … sonuç olarak yerel mahkeme kararına karşı o yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan başvurunun itiraz kanun yoluyla ve 5271 sayılı CMK’nun 267-271. maddeleri uyarınca hem maddi olay hem de hukuki yönden itiraz merciince incelenmesi gerektiği…’’
Görülmektedir ki, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013 yılındaki kararıyla bir içtihat değişikliğine gitmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu içtihatına göre itiraz mercii incelemesi sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartlarıyla sınırlı değildir, itiraz merciinin maddi olay açısından da inceleme yapılması gereklidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu pozitif hukukumuzda 2005 yılında suça sürüklenen çocuklar için, 2006 yılında ise yetişkin sanıklar hakkında uygulanmaya başlanmıştır. Hükmün açıklanmasını geri bırakılması kurumuyla sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmakta ancak verilen bu mahkumiyet hükmü açıklanmamakta, hükmün açıklanması ertelenmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu sanıkların hapse girmeden ıslah olması amacını taşımaktadır.
HAGB kararı ayrı bir sisteme kaydedildiğinden denetim süresini iyi halli olarak geçiren sanık işlediği suç nedeniyle hem hapse girmeden ıslah olmuş olacak hem de adli sicili etkilenmediğinden toplumsal yaşantısı aksamayacaktır. Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık denetim süresini iyi halli olarak geçirdiği takdirde kurulan bu mahkumiyet hükmü düşecektir.
HAGB kurumu suç işleyen ve hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar hakkında adeta bir son şanstır. Tabi tutulduğu 5 yıllık denetim süresini iyi halli olarak geçirerek bu son şansı değerlendirmek sanığın elindedir. Kanaatimce, HAGB müessesesi Türk hukukumuzda iyi uygulandığı takdirde sanığın ıslah olmasına hizmet eden etkili bir kurumdur.
ÜNVER Yener, HAKERİ Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara: Adalet Yayınevi, 16. Baskı, 2019
YALÇIN Can, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Yüksek Lisans Tezi
ALÇİÇEK Mehtap, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi
ŞAHİN Cumhur, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına İtirazda İncelemenin Kapsamı
GÜNGÖR Devrim, OKUYUCU ERGÜN Güneş, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Adalet Bakanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, www.mevzuat.gov.tr
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı, www.sinerjimevzuat.com.tr
Dergi Park Akademik https://dergipark.org.tr/tr/
©2022 Pinar Hukuk Bürosu, Tüm Hakları Saklıdır